Türkiye’nin AB pazarındaki payını artırmak ve dönüşümü fırsata çevirmek için Yeşil Mutabakata uyum sürecini hızla tamamlanması gerektiğini dile getiren Gültepe, yeşil dönüşümün finansmanı için devletin ve bankaların desteğine ihtiyaç olduğuna dikkat çekti. Gültepe, sektörle ilgili sorularımızı şu şekilde yanıtladı:
Hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün Türkiye ekonomisindeki yeri ve önemi ile başlamak isterim. Sektör, ülke ekonomisi ve ihracatı için ne anlam ifade ediyor?
Hazır giyim ve tekstil Türkiye’nin DNA’sında var. Ülkemizin sanayileşmesinde, kalkınmasında ve ihracatında öncü rol üstlendik. Türkiye ekonomisi 80’li yıllarda hazır giyimle dünyaya açıldı. Sektör yıllarca ülke ekonomisinin ve ihracatımızın yıldızı oldu.
Bugün de katma değerli üretimiyle, istihdamıyla ve ihracatıyla kritik önemini koruyor. 81 ilimizin tamamında üretimi olan bir sektörden söz ediyoruz. İrili ufaklı 35 bin işletmede üretim yapıyoruz. Mayıs 2023 verilerine göre yarıdan fazlası kadın 675 bin istihdamımız var. 220’ye yakın ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Dünyanın altıncı, Avrupa Birliği’nin üçüncü büyük tedarikçisiyiz. 2022’yi 21,2 milyar dolar gibi rekor bir ihracatla kapattık.
Küresel hazır giyim ihracatının yaklaşık yüzde 3,5’ini gerçekleştiriyoruz. En çok ihracat yapan sektörler arasında hazır giyim ilk üçte yer alıyor. Sektör, katma değerli ihracatta da mücevher ve savunma sanayinin ardından üçüncü sırada bulunuyor. Hazır giyim ve konfeksiyonun net ihracatçı sektörler arasında da ilk sırada olduğunun altını çizmem gerekiyor. Her yıl ülkemize 18-19 milyar dolar net döviz kazandırıyoruz.
Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıldönümünü kutladığımız 2023 sektör için nasıl geçiyor, yıl sonu ihracat öngörünüz nedir?
Biz her yeni yıla tüm sektörlerde olduğu gibi hazır giyim ve konfeksiyon ihracatımızı da yüzde 10 artırma hedefi ile başlıyoruz. Ancak AB başta olmak üzere küresel pazarlarda talebin yavaşlaması ve ülkemizde maliyetlerdeki yüksek artışa rağmen haziran ayına kadar kurun yatay seyretmesi rekabetçiliğimize zarar verdi. Fiyat tutturmakta zorlandığımız için pandemi döneminde gelen müşterilerimizin bir bölümü yeniden Asya ülkelerine döndü. Dolayısıyla ihracatta geçen yıla göre daha zorlu bir dönemden geçiyoruz. OcakAğustos dönemini 13,2 milyar dolarlık ihracatla tamamladık. Geçen yıla göre yüzde 7,1 eksideyiz. Her şeye rağmen yılı 20 milyar doların üzerinde tamamlayacağımızı öngörüyoruz.
“Enflasyon ve dövizdeki hareket paralel olmalı” Son cümlenizden bu yıl ihracatın 2022 düzeyine ulaşamayacağı anlaşılıyor. Sektörün güncel sıkıntıları arasında neleri sayabiliriz?
Biraz önce de bahsettiğim gibi moda endüstrimiz özellikle son bir yıldır fiyat tutturmakta zorlanıyor. Özellikle fiyat odaklı çalışan müşterilerimiz daha ucuz olduğu için Vietnam, Bangladeş ve Hindistan gibi Asya ülkelerini tercih ediyorlar. Bu konuda yapılması gereken belli.
Biz hep aynı şeyi söylüyoruz: Ülkemizde enflasyon ve dövizdeki hareket paralel olmalı. Yani enflasyon ne kadar artıyorsa kurlar da en az o oranda artmalı. Aksi takdirde bugün olduğu gibi fiyat tutturmakta zorlanıyoruz ve müşteri kaybediyoruz. Uygun koşullarda finansmana erişim de firmalarımız için bir diğer önemli başlığı oluşturuyor. Son dönemde bu konuda olumlu gelişmeler olmakla birlikte finansmana erişim imkânlarının daha da artırılması gerekiyor.
Öte yandan, Ar-Ge, tasarım, inovasyon ve markalaşmanın imkânlarını kullanarak katma değerli üretim ve ihracatımızın payını artırmalıyız. Elbette içinde bulunduğumuz değişim ve dönüşüm sürecinde dijitalleşme ve yeşil üretim de büyük önem arz ediyor. Biz hazır giyim ve konfeksiyon ihracatımızın yüzde 60’ını AB ülkelerine yapıyoruz.
İngiltere’yi de kattığımızda oran yüzde 70’e çıkıyor. Bilindiği gibi AB Yeşil Mutabakat ile 2050’de karbon sıfır hedefini belirledi. AB pazarındaki payımızı artırmak ve dönüşümü fırsata çevirmek için Yeşil Mutabakata uyum sürecini hızla tamamlamalıyız. Sektörde faaliyet gösteren firmaların ağırlıklı bölümü KOBİ ölçeğinde. Bu firmaların dönüşümü kendi kaynakları ile tamamlamaları mümkün görünmüyor. Dolayısıyla yeşil dönüşümün finansmanı için devletimizin ve bankaların desteği gerekiyor.
Hazır giyimin Türkiye ekonomisi için kritik önemde olduğunu söylediniz. Gelecek öngörünüz nedir, sektör orta ve uzun vadede de aynı önemini koruyabilecek mi?
Ben kesinlikle koruyacağına inanıyorum. Bu sektör son 50 yılda büyük başarı hikâyelerine imza attı. Bugün üretimde marka ülkeyiz. Çok güçlü bir üretim alt yapımız ve bilgi birikimimiz var. Tasarım ve markalaşma konusunda her geçen yıl çok daha ileriye gidiyoruz.
Hazır giyim markalarımız 100’ü aşkın ülkede 2 binden fazla mağazayla moda endüstrimizi temsil ediyor. 20’ye yakın ülkede pazar lideri konumunda bulunan markamız var. Moda endüstrimiz açısından gurur verici bir tablo. Biz bu tablonun da verdiği özgüvenle içinde bulunduğumuz değişim ve dönüşüm dönemini fırsata çevirmek için stratejimizi yeniledik. Hazır giyim ve konfeksiyonda halen 17 dolar civarında olan ortalama ihracat kilogram birim fiyatını 40 dolara, yıllık ihracatımızı da 40 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.
Bu hedef doğrultusunda yenilikçi, yaratıcı, küresel rekabet gücü çok daha yüksek bir moda endüstrisi inşa etmek için çalışıyoruz. Sürdürülebilir üretim, dijital tedarik ve değer zinciri temelinde sektörü küresel pazarlarda yeniden konumlandırıyoruz. İnanıyoruz ki tüm birliklerimizle ve firmalarımızla el ele vererek yeni başarı hikayeleri yazarak hedefe adım adım ilerleyeceğiz.
“İstanbul küresel moda merkezi olmayı hak ediyor” Her fırsatta İstanbul’u moda merkezi, Anadolu’yu üretim üssü yapma hedefinden bahsediyorsunuz. Sizce İstanbul gerçekten bir gün Paris, Milano, New York gibi bir moda merkezi olabilecek mi?
İstanbul tarihi, coğrafi konumu ve kültürüyle bir dünya şehri. Ülkemizin moda endüstrisindeki gücünü, genç, yaratıcı tasarımcılarımızı göz önünde bulundurduğumuzda bu şehir küresel moda merkezlerinden biri olmayı fazlasıyla hak ediyor. Biz de İstanbul’u hak ettiği yere taşıma konusunda ne gerekirse yapmaya çalışıyoruz.
Örneğin moda endüstrisinde bu kadar güçlü olmamıza rağmen ülkemizde tüm kategorileri aynı çatı altında toplayan bir fuar yoktu. Birliklerimizle, sektör derneklerimizle istişare ederek, ortak akılda buluşarak İstanbul’a uluslararası ölçekte bir hazır giyim ve moda fuarı yani IFCO’yu kazandırdık. Avrupa’nın en büyük hazır giyim fuarı IFCO ile İstanbul’u küresel moda endüstrisinin buluşma noktası haline getirdik. Geçen ay dördüncüsünü düzenlediğimiz IFCO, İstanbul’u moda merkezi yapma hedefine giden yolda en önemli adımlardan birini oluşturuyor.