Küresel sıcaklık artışının 2050’ye kadar devam etmesi halinde dünyada sıcaklığa bağlı ölümlerin 4,7 kat artma riski bulunurken, bilim insanları iklim değişikliğiyle mücadele konusunda daha fazla gecikme nedeniyle insan sağlığına yönelik tehditlerin ciddi boyutlara ulaşabileceği uyarısını yaptı.
University College London öncülüğünde bu yıl sekizincisi yayımlanan Lancet Sağlık ve İklim Değişikliği Geri Sayım 2023 Raporu, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Meteoroloji Örgütü dahil olmak üzere farklı bölgelerden 52 araştırma kurumu ve Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşundan 114 uzmanın katkısıyla hazırlandı.
Bu yıl 30 Kasım-12 Aralık tarihlerinde Birleşik Arap Emirlikleri’nin ev sahipliğinde Dubai’de düzenlenecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) öncesi yayımlanan raporda, iklim değişikliği ve sağlık arasındaki ilişki 47 göstergede incelendi.
Rapora göre, mevcut politikalar kapsamında küresel sıcaklığın sanayi öncesi dönemdeki seviyesine kıyasla 2100’e kadar 2,7 derece artma riski bulunuyor.
Geçen yıl bir birey ortalama 86 gün boyunca sağlığı tehdit eden yüksek sıcaklıklara maruz kalırken, bu sıcaklıkların yüzde 60’ının insan faaliyetlerinden kaynaklanan iklim değişikliği nedeniyle meydana gelme olasılığının iki kat arttığı hesaplandı.
65 yaş üstü kişilerde sıcaklığa bağlı ölümler, 2013-2022 döneminde 1991-2000 yıllarına kıyasla yüzde 85 yükseldi. İklim değişikliği nedeniyle sıcaklıklar değişmemiş olsaydı, bu artışın yüzde 38 seviyesinde olacağı tahmin edildi.
Daha sık görülen sıcak hava dalgaları ve kuraklıklar nedeniyle, 2021’de 122 ülkede 127 milyon daha fazla insan orta ila şiddetli gıda güvensizliği yaşadı.
Lancet yazarları, değişen hava koşullarının yaşamı tehdit eden bulaşıcı hastalıkların yayılmasını hızlandırdığını tespit etti.
Bunun örneği olarak, denizlerdeki ısınma nedeniyle, insanlarda hastalık ve ölüme yol açan Vibrio bakterilerinin yayılması için uygun kıyı şeridi alanı 1982’den beri her yıl 329 kilometre arttı ve 1,4 milyar insan ishalli hastalıklar, yara enfeksiyonları ve sepsis riski yaşadı. Vibrio bakterilerinin yayılmasına elverişli kıyı şeridinin her yıl 142 kilometre arttığı Avrupa’nın yüksek tehdit altında olduğu görüldü.
Sanayi öncesi ortalamaya göre 1,14 dereceyi ulaşan küresel sıcaklık artışı sağlık sistemleri üzerinde baskı oluştururken, geçen yılki aşırı hava olaylarından kaynaklı ekonomik kayıpların 264 milyar dolara ulaşacağı öngörüldü. Bu rakam 2010-2014’te hesaplanan ekonomik kayıplardan yüzde 23 daha yüksek.
Dünyada yüksek sıcaklık nedeniyle 2022’de 490 milyar potansiyel işgücü saati kaybı yaşandı, kişi başına düşen işgücü kaybı ise 143 saat oldu. Bu kayıplar da 1991-2000 dönemine göre yüzde 42 yükseldi.
Sıcaklık stresine bağlı olarak yaşanan işgücü kayıpları nedeniyle, Afrika gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 4,1’ini kaybetti. Bu kayıp Küçük Ada Devletleri’nde yüzde 2,7, Asya’da yüzde 2,6 ve Güney ve Orta Amerika’da yüzde 1,3 oldu.
FOSİL YAKIT SEKTÖRÜNE 305 MİLYAR DOLAR DESTEK
İklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarına tek başına en büyük katkıyı veren enerji sektörü kaynaklı emisyonlar geçen yıl yüzde 0,9 artarak 36,8 gigatona ulaştı.
Fosil yakıt kullanımı hükümetlerin sektöre sağladığı teşviklerle sürerken, 2020’de küresel karbon emisyonlarının yüzde 93’ünden sorumlu 69 ülke fosil yakıtlara net 305 milyar dolar sübvansiyon sağladı.
Bu rakam 26 ülkedeki ulusal sağlık harcamalarının yüzde 10’unu, 10 ülkede ise yüzde 50’sini aştı.
Özel sektör bankaları 2017-2021 döneminde fosil yakıtlara 572 milyar dolar kredi sağladı, fosil yakıt şirketleri ise geçen yıl sermaye yatırımlarının sadece yüzde 4’ünü yenilenebilir enerjiye ayırdı.
HERKES İÇİN DAHA BÜYÜK RİSKLER BARINDIRIYOR
Küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyi aşması halinde halk sağlığı açısından risklerin hızla artacağı öngörülürken, sıcaklıkların 2100’e kadar 2 dereceye yükselmesi halinde Lancet Geri Sayım raporunda izlenen 47 göstergenin daha da kötüleşeceği öngörülüyor.
Bu senaryoya göre sıcaklığa bağlı ölümlerin 2050’ye kadar yılda yüzde 370 ve sıcaklık nedeniyle kaybedilen potansiyel işgücü saatinin yüzde 50 artma riski bulunuyor.
Daha sık görülen sıcak hava dalgalarının 2041-2060 yılları arasında yaklaşık 525 milyon daha fazla insanın orta ila şiddetli gıda güvensizliği yaşamasına yol açma tehlikesi büyüyor.
Yükselen sıcaklıklarla, hayatı tehdit eden bulaşıcı hastalıkların da yüzyıl ortasına kadar daha fazla yayılacağından endişe ediliyor. Vibrio bakterileri için uygun kıyı şeridi uzunluğunun yüzde 17 ila yüzde 25 arasında artarak daha fazla vakaya yol açma, dang hummasının bulaşma potansiyelinin yüzde 37 daha yüksek olma riski bulunuyor.
Sıcaklık artışının sağlık ve toplumlar üzerindeki etkilerinin giderek artmasına rağmen Lancet yazarları, alınacak önlemler ve yapılacak iyileştirmelerle kayıpların azaltabileceği konusunda iyimser.
Bu kapsamda, doğrudan fosil yakıt kaynaklı dış ortam kirliliğine maruz kalmaktan kaynaklanan 1,9 milyon yaşam kaybının çoğunun hava kalitesindeki iyileştirmelerle önlenebileceği tahmin edilirken, adil ve merkezine sağlığı koyan bir iklim eylemi beraberinde birçok fırsatı da getiriyor.
“EYLEMSİZLİĞİN BEDELİNİ HAYATLARLA ÖDÜYORUZ”
Lancet Geri Sayım İcra Direktörü Marina Romanello, rapora ilişkin değerlendirmesinde, çıkardıkları sağlık envanterinin, iklim değişikliğinin artan tehlikelerinin dünya çapında yaşamlara ve geçim kaynaklarına mal olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi.
Küresel sıcaklık artışını sınırlandırmak için bugüne kadar ortaya konulan çabaların hızı ve ölçeğinin insanların sağlığı ve güvenliğini korumak için yetersiz olduğunu belirten Romanello, şunları kaydetti:
“Her saniye 1.337 ton karbondioksit salınmaya devam ediyor ve biz iklim tehlikelerini sağlık sistemlerimizin baş edebileceği seviyelerde tutmak için emisyonları yeterince hızlı azaltamıyoruz. Eylemsizliğin muazzam bir insani maliyeti var ve bu düzeyde bir ilgisizliği kaldıramayız. Bu eylemsizliğin bedelini hayatlarla ödüyoruz. Geciktiğimiz her an, yaşanabilir bir geleceğe giden yolu daha da zorlaştırıyor ve adaptasyonu giderek daha maliyetli ve zorlu hale getiriyor.”
Romanello, buna rağmen hala umut olduğunu dile getirerek, COP28’in sıcaklık artışını önlemek ve iklim eylemini güvence altına almak için bir fırsata dönüştürülmesi çağrısında bulundu.