Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan kültür varlıklarıyla ilgili 110 No’lu İlke Kararı 13 Ocak 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Karardaki bazı ifadeler tarihi pek çok yapıya ve alana nasıl müdahale edileceği konusunda soru işaretleriyle dolu. İlgili kurumlar veya üniversitelerin hazırlayacağı raporlar doğrultusunda koruma bölge kurulunca güçlendirilerek korunması gereken kültür varlıklarıyla ilgili dayanımı artıracak güncel sistemlerin kullanılabileceğine yer verilen ilke kararında, koruma bölge kurulunun yıkılacak şekilde tehlikeli olması durumunda güçlendirilmesi mümkün olmayan ve yıkılabileceğine karar verilen kültür varlığının yeniden yapılmasının önü açılıyor. Buna göre koruma bölge kurulunun yıkılmasına karar verdiği kültür varlığı, eldeki mevcut yapı kalıntıları, belgeler ve fotoğraflardan yararlanılarak yeniden inşa edilebilecek.
‘KORUMAK ESASTIR’
Uzman bir yetkili bu konuyu bize üç maddede anlattı: “Kültür varlıklarının korunmasında bizim önceliklerimiz bellidir.
- Yapıların yıkılmadan korunması esastır.
- Kültür varlığının yıkılmasını ve yeniden yapılmasını teşvik eden ifadeler, uluslararası koruma mevzuatına uygun değil.
- Koruma perspektifinde günümüz teknolojisiyle öncelikle yıkım düşünülmemelidir.”
FORE KAZIK YÖNTEMLERİ
Yürürlüğe giren 110 No’lu İlke Kararı, tarihi yapıların güçlendirilmesi amacıyla fore kazık gibi yöntemlerin kullanılmasını da kapsıyor. Bu yeni olmayan aslında yetkin kişilerin restorasyonda kullandığı bir sistem. Burada asıl sorunlu ifade: “güçlendirilmesinin mümkün olmadığına ve yıkılabileceğine karar verilen kültür varlıklarını yeniden yapma”. Ülkemizde harap halde olan yaklaşık yüze yakın kültür varlığı var. Bunların restore edilmesine ya da güçlendirilmesine veya bugün yer alan ifadeyle yıkılmasına kimler karar verecek? Bu kurul nasıl oluşturulacak? Bu konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz adını açıklayamadığımız başka bir restorasyon uzmanı, bu maddenin suistimal edilmesinin çok net olduğunun altını çiziyor ve ekliyor: “Hazırlanan ilke kararlarında kullanılan dilde bilimsel ve etik olmayan kelimeler kullanılmış. Yıkılacak şekilde tehlike arz eden ‘yapıların yıkılabileceğine’ şeklinde ibare tamamen yanlış. Yıkılma tehlikesi olan bir yapıyı teknolojik imkânlar ile askıya alırsın, korumayı üst düzey olacak şekilde sağlarsınız ve eldeki imkânlara göre belgeleyerek sökersiniz ya da kaldırırsınız. Daha sonrada eski belgelerden ve mevcut belgelemeler ışığında tekrar ayağa kaldırırsınız. Bu maddenin tekrar düzenlenmesi gerekmektedir.”
‘KURUL GÜVENİLİR OLMALI’
Mimar, restorasyon uzmanı ve mimarlık tarihçisi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay söz konusu madde için, “Bu maddenin önü açık. Bizlerin önceliği, tahrip olmuş çok sayıda tarihi bina var, bunları ayakta tutmak. Bu konu disiplinlerarası bir konu. Birçok uzman kişinin birleşip incelemesi gerekir. Harap binaları ayakta tutmak için çoklu bir çalışma gerekir. Bu maddede geçen yıkım kelimesi önü açıyor. Bu yıkıma kim karar verecek, neden yıkım olması gerekiyor, raporu kimler oluşturacak? öyle herkesin yapabileceği bir iş değil bu. Bu kurulda yer alan kişilerin güvenilir olması gerekir. Sadece projeye bakarak bu karar verilemez. Önceliğimiz her zaman ayakta nasıl tutabiliriz, tarihi nasıl yaşatırız olmalı” diyor.
MİMARLAR ODASI’NDAN BİLDİRİ HAZIRLIĞI
Mimarlar Odası bu karardan sonra bir bildiri yayımlamaya hazırlanıyor. Bu bildiri üzerinde, alanında uzman olan kişiler çalışıyor. Önümüzdeki günlerde yayımlanacak bildiride bu kararda yer alan ifadelerin net olarak belirtilmesi ve ucu açık kalmaması gerektiğine de değinilecek.