TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet Bakanlığının 2024 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor.
Bütçe üzerinde CHP Grubu adına söz alan Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, bütçe sunumunda hak ve özgürlükler alanında 2002’den bugüne kadar yapılanları anlattığını ancak uygulamanın anlatılanlar ve bütçe kitapçığında bulunanlar gibi olmadığını öne sürdü.
“Yargıda çürüme var.” diyen Bülbül, hukuka bağlılığın bulunmadığını, ceza adaletinin olmadığını savundu.
CHP İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasının engellenemeyeceğini belirterek, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Anayasa’nın 153. maddesini tanımadığını, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunu söyledi.
Gökçe Gökçen, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi, karar vermekten kaçınan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve yine karar vermekten kaçınan Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Anayasa’nın bir kısmını çöpe atmaktadır. Bu durum, Anayasa’nın içindeki çelişkilerle ya da ‘mahkemeler arasında yorum farkı’ ile açıklanabilecek basitlikte bir olay değildir.” dedi.
HEDEP Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, yargı krizlerinin yaşandığını, büyük bir adalet enkazının bulunduğunu, yargıda kadrolaşma ve siyasallaşma olduğunu öne sürdü.
Adaletin olmadığı yerde hiçbir hakkın savunulamayacağını kaydeden Ayan, bazı davalarda keyfi yargılamaların yapıldığını iddia etti.
“Milletvekillerinden gerekli hassasiyeti göstermelerini rica ediyorum”
Komisyon Başkanı ve AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş, konuşmasının bir bölümünde “Kürdistan” ifadesini kullanan HEDEP’li Ayan’ı uyardı.
Türkiye’de 81 ilin bulunduğunu belirten Muş, Anayasa’nın 3’üncü maddesinde “devletin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütün olduğunun” belirtildiğini aktardı. Mehmet Muş, “Milletvekillerinden, yapacakları değerlendirmelerde Anayasa’nın bu hükmü doğrultusunda gerekli hassasiyeti göstermelerini özellikle rica ediyorum.” dedi.
HEDEP Ağrı Milletvekili Sırrı Sakik ile AK Parti milletvekilleri arasında kısa süreli tartışma yaşandı.
“Adalete takla attırmaya çalışıyorlar”
İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, AK Parti’li olmayanın ikinci sınıf vatandaş konumunda bulunduğunu savundu.
Her gün içtihat değişikliği yaşandığını ifade eden Poyraz, bu nedenle idari yargının allak bullak olduğunu öne sürdü. İYİ Partili Poyraz, şöyle devam etti:
“Serbest avukatların durumu içler acısı. Türkiye’de bugün ciddi avukat enflasyonu var. Birkaç istisna dışında Türkiye’de hukukun eğitimi verilmiyor, diploması dağıtılıyor. Peynir ekmek gibi akademik kariyer dağıtan üniversitelerle, hukuku kanuna göre değil iktidara göre yorumlayan akademisyenler her gece gözümüzün içine baka baka adalete takla attırmaya çalışıyorlar.”
Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, Adalet Bakanlığının, hukuk devletinin gerekli kılınmasında öncü rol oynaması gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin hukuk devletinden uzaklaştığını ifade eden Özbudun, hukuk devletinden ilk keskin kopuşunun Gezi Parkı eylemlerinde emniyetin ölçüsüz güç kullanmasıyla ortaya çıktığını savundu.
“Eğer Anayasa Mahkemesinin kararları doğru dersek…”
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, adalet olmadan devletin olmayacağını vurguladı.
Son yıllarda en çok tartışılan yargı organının Anayasa Mahkemesi olduğuna işaret eden Yıldız, “Anayasa Mahkemesinin, milli iradeyi temsil eden yasama kurumunun çıkardığı kanunlara, siyasal tercihlerine bir karşı denetim yetkisi kullandığı açık ama denetim yetkisinin sınırları aşıldığında TBMM ile Anayasa Mahkemesi maalesef karşı karıya gelmektedir.” dedi.
Hukuk devletlerinde Anayasa Mahkemelerinin, siyasete şekil vermek, iktidarın işlerine mani olmak gibi görevlerinin bulunmadığının altını çizen Yıldız, demokrasinin olmazsa olmaz şartının kuvvetler ayrılığı olduğunu dile getirdi.
Anayasa Mahkemesinin Yargıtay’ın üzerinde bir “süper temyiz” mahkemesi olmadığını vurgulayan MHP’li Yıldız, şöyle konuştu:
“Anayasa Mahkemesi, birkaç hafta önce bir kararında Anayasa’nın 14’üncü maddesini işlevsiz hale getirmiştir. Eğer Anayasa Mahkemesinin kararları doğru dersek, hakkında hüküm kesinleşmemiş ve mutlak terör suçu işlemiş tüm şüphelilere TBMM’nin yolu açılır. Anayasa Mahkemesinin yaptığı tam da budur.”
Bireysel başvurudaki yığılmaların büyük iş yükü oluşturduğunu dile getiren Yıldız, Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerince verilen kararları maddi ve hukuki yönden inceleyen bir merci olmadığını kaydetti.
Yıldız, “Anayasa Mahkemesi, yasama organının yerine geçemez, norm ihdas edemez, mevcut normu görmezden gelemez, yasama organını etkisizleştiremez. Suç ve ceza politikasını belirleme yetkisi TBMM’nin takdirindedir. Bunu hiçbir kurum kullanamaz.” dedi.
Anayasa Mahkemesinin, HDP’ye yapılan 400 milyon liralık Hazine yardımına bloke konulması talebini reddettiğini anımsatan Yıldız, seçime girmeyen bir partiye Anayasa Mahkemesi kararıyla para verildiğini söyledi. Feti Yıldız, şunları kaydetti:
“Türk milletinin vergileriyle toplanmış, o 400 milyon liranın peşini bırakmayacağız. Maliye Bakanlığı üzerine düşen hukuki ve idari görevi yapmazsa, milletvekilleri olarak, vergi mükellefi olarak, hukuka aykırı şekilde verilen paranın HDP’den tekrar alınması ve Hazineye geçmesi için elimizden gelen her türlü hukuki girişimi yapacağız. Gerekirse de 7’ye karşı 8’le alınan kararda, Hazine yardımının verilmesine sebep olan Anayasa Mahkemesi üyelerine de yolunu bulursak rücu davası açacağız.”
“CHP’nin bireysel başvuru konusunda söyleyecek sözü yok”
AK Parti Samsun Milletvekili Ersan Aksu, hakim ve savcı adaylığının kaldırılarak 3 yıl süreli hakim ve savcı yardımcılığının getirildiğini, bunun önemli bir uygulama olduğunu belirtti.
Alternatif çözüm yollarının hukuk sistemine katkı sağladığına işaret eden Aksu, Avukatlık Kanunu ile ilgili Bilim Kurulunun çalışma yaptığını bildirdi. Yüksek mahkemelerin milletin saygın kurumları olduğunu dile getiren Ersan Aksu, şunları ifade etti:
“CHP ve muhalefetimiz, bireysel başvuru hakkını da içeren anayasa değişikliğini 2012’de getirdiğimizde buna ‘hayır’ demişti. Hatta değişikliklerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuştu. CHP’nin bugün bireysel başvuru konusunda bize göre söyleyecek sözü yok. İki yüksek yargı organı arasında ortaya çıkan içtihat farkını ‘darbe’ olarak nitelemek bize göre doğru değildir. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki mesele, iki yüksek yargı organının görev alanlarıyla ilgili görüş farklılığından ibarettir.”